Bu Blogda Ara

slider

Son Paylaşılan

Navigation

Abdallık geleneği ve Neşet Ertaş


Haklarında yeterli yazılı kaynak olmamasından dolayı pek çok bilgi karmaşası bulunan Abdallar, kendilerine özgü kültürleriyle dikkat çekmektedirler. Eskiden göçebe ve yarı göçebe bir yaşam tarzına sahip olan Abdalların büyük çoğunluğu günümüzde yerleşik hayata geçmiştir. Bazı kaynaklara göre Hindistan’dan, bazı kaynaklara göre de Horasan’dan (Kuzeydoğu İran) Moğol baskısıyla Anadolu topraklarına göç etmişlerdir. Büyük bir kısmı Alevi-Bektaşi inancına, bir kısmı da Şamanizm inancına mensuptur. Bu iki inancın harmanlandığı da yer yer görülebilir. Genellikle İç Anadolu bölgesinde, özellikle Kırşehir-Kaman çevresinde yoğunlaşmışlardır. Kırıkkale, Keskin, Nevşehir-Hacıbektaş, Ankara-Polatlı, Gölbaşı gibi yerlere dağılmış olsalar da asıl merkezlerinin Kırşehir- Kaman çevresi olduğunu belirtmeliyiz. Ben de yıllarca Kaman’da yaşamış birisi olarak kültürlerine yakından tanıklık ettiğimi söyleyebilirim. Bu konuda bildiklerimi, duyduklarımı, halk arasında anlatılanları sizlerle paylaşmak istiyorum.


Fiziksel olarak esmer tenli, saç ve sakalları birbirine karışmış, solgun yüzlü olarak tanımlanabilirler. Kadınları da erkekleri de bariz şekilde Hintlilere benzemektedir ve bu durum Hindistan’dan göç etmiş olma ihtimallerini güçlendirmektedir.

Sadece kendilerinin yaşadığı mahalleler, yerleşkeler vardır. Toplumun diğer kültürlerine uzak oldukları söylenebilir. Mahallelerine kendilerinden başka giren çıkan pek olmaz. Toplu yaşadıklarından genellikle şehirden uzak yerleri tercih ederler. Geçimlerini düğünlerde davul, zurna ve saz çalarak sağlarlar. Müzisyen Abdal toplulukları, müziği bir meslekten ziyade bir hayat biçimi olarak benimsemişlerdir. Çocuklarına küçük yaştan itibaren davul, zurna ve saz çalmayı öğretirler. Büyüklerinin yanında düğünlere çocukları da göndererek mesleği küçük yaştan öğrenmelerini sağlarlar. Bu şekilde babadan oğula, dededen toruna kültürlerini aktarmış olurlar. Müzik dışında çerçilik ve dilencilik yaparak geçimlerini sağlayan topluluklar da vardır. Ama halk arasında müzisyen topluluklar olarak bilinirler.

                              

Evlilikleri genellikle kendi içlerinde gerçekleşir. Hafta sonu başkalarının düğünlerine gidip hafta içi kendi düğünlerini yaparlar. Normal hayatlarında ekonomik yönden sıkıntı çekseler de düğünlerinde masraf yapmaktan hiç kaçınmazlar. Düğün onlar için çok önemlidir ve her türlü eğlenceyi yaparlar, rengarenk kıyafetler giyinirler. Kendileri için söylenegelen bir söz vardır: ‘Abdal düğünden, çocuk oyundan usanmaz.’ Konuştukları dil yöresel dilden biraz faklıdır. Bizim kültürümüze alıştıklarından bizi rahatlıkla anlayabilirler ama kendileri toplum içine pek karışmadıklarından biz onların kültürünü çok ayrıntılı bilemiyoruz. Hatta konuşmalarını anlayabilmek için çaba sarf etmeniz bile gerekebilir çünkü kendilerine özgü kelimeleri ve deyimleri vardır.

Halk arasında kendilerinden olmayanları çok sevmediklerinden bahsedilir. Bu yüzden kız alıp vermedikleri, hatta kendilerinden olmayanlara ‘geben’ dedikleri söylenir. Yöresel dilde ‘aptal, enayi’ anlamına geldiğini büyüklerimden duymuştum. Bunun doğruluğundan emin olamasak da böyle bir söylenti var. Kendilerini toplumdan soyutlamaları da bunu doğruluyor olabilir. Hatta görgüsüz oldukları da yine söylentiler arasındadır.

Abdalların bu yönü çok bilinmiyor. Doğruluğundan bu yüzden emin olamıyoruz. Biz onları hep türküleriyle, müzikleriyle tanıdık. Bozlak ve türkü geleneğinin yaşatılmasında büyük rol oynamışlardır. Yetiştirdikleri en büyük sanatçı ünü çok geniş alanlara yayılmış neredeyse hepimizin tanıdığı ve sevdiği Neşet Ertaş’tır. Bir ses ve saz ustası olarak ününün Türkiye sınırlarını aşması, pek çok çevrede Abdallara ilgi oluşmasını sağlamıştır. Bu durum Kırşehir’i sıklıkla gündeme taşımıştır. Hatta Neşet Ertaş Kırşehir ile özdeşleşmiştir. Kendine has üslubu ve tavrıyla milyonların gönlünü fetheden Neşet Ertaş’ı başta uluslararası bir kurum olan UNESCO “Abdallık Geleneği” dalında 2010 yılında “Yaşayan İnsan Hazinesi” olarak tescil etmiş; bir yıl sonra da İstanbul Teknik Üniversitesi Senatosu ona “Fahri Doktor” unvanı vermiştir. Bilim ve sanat çevrelerinde, “Bozkırın Tezenesi”, “Türkü Baba”, “Son Abdal”, “Bağlama Virtiözü”, “Son Şaman” ve “Kutb-ı Abdalan” gibi sıfatlarla anılan Neşet Ertaş, 25 Eylül 2012’de Hakk’a yürüdüğünde yüz binleri de arkasına alarak tekrar Kırşehir’e dönmüş ve Bağbaşı Mezarlığında meftun bulunan babası Muharrem Ertaş’ın ayakucuna defnedilmiştir.

Neşet Ertaş’ın en önemli özelliği içinde doğup büyüdüğü Abdallık geleneğidir. Arkasında kendisinin de hayatta iken tam olarak sayısını bilemediği yüzlerce türkü, onlarca şiir bırakmıştır. Okuduğu her türküye damgasını vurmuş ve bugün herkes tarafından kullanılan “Neşet Ertaş Türküsü” tanımını hayatımıza sokmuştur.


PAYLAŞ
Banner

YORUMLAR:

2 comments:

  1. Muhteşem bir anlatım diliyle yazmışsın çok teşekkür ederiz bizi aydınlattığın için böyle harika üslübundan dolayı site sahibi olarak gurur duyarız.Daha nice böyle anlaşılır güzel paylaşımlarını merakla bekliyoruz;)) 👍🏻

    YanıtlaSil
  2. Çok teşekkür ederim beğendiğinize sevindim daha nice güzel paylaşımlara :)

    YanıtlaSil